Art arda gelen iş seyahatleri ya da tempolu bir seyahat dönemi fark etmez. Müşterilerin konaklama tercihlerinde en önemli konu kesintisiz bir uyku deneyimidir. Bu o kadar önemlidir ki otel seçiminin dinlendirici veya stresli olması tamamen buna bağlı bir hal alabilir. Bu alanda yapılan çalışmalar çerçevesinde konaklama adreslerinde farklı uyku deneyimlerine genel bir bakış atıyoruz.
Otel seçiminde bireysel deneyimler, otelin konumu, sunduğu olanaklar ve hizmetler gibi pek çok değişik faktörün rolü vardır; ancak konaklama nedeni ne olursa olsun otelde en çok zaman uykuda geçirilir. Bu nedenle konforlu bir uyku ortamı sağlamak en önemli konulardan biridir.
En konforlu süitlerde bile, bazı misafirlerin uykuya dalmada ciddi sorunlar yaşadığı bilinen bir gerçektir. Bu durum yeni bir ortama uyum sağlamada yaşanan sorunlara ilişkin ‘ilk gece etkisi’ (FNE – first night effect) olarak adlandırılan bir fenomendir. FNE, uykuya dalma zorluğunun yanı sıra genel uyku süresinin kısalması ve daha kısa REM uyku süresi ile de tanımlanır. Araştırmalar, yeni bir yerde uyuyan insanların beyninin sol yarımküresinde aktivitelerin arttığını gösteriyor. Beynin bu kısmı bir tür koruma mekanizması geliştirerek vücudu olası tehlike belirtilerine karşı tetikte tutuyor.
Peki ilk geceyi geçirdikten sonrası için genel durum nedir? Araştırmalar, yeni yerde ilk gece yaşanan uyku gecikmelerinin sonraki gecelerde düzeldiğini gösteriyor.
Ters köşe durumlar
Bazı insanlarda ise bu durumun tam tersi görülür. Bu bireyler ilk gece etkisinin aksini yaşayarak evden uzaktayken kendilerini daha dinlendirici bir uyku çekerken bulurlar. Neden bazıları yeni bir ortama uyum sağlamak için yatakta dönüp dururken, diğerleri otel odalarının daha iyi bir uyku için ideal olduğunu düşünür? Araştırmalara göre bireylerin evden uzakta uyumaya tepki olarak uyku alışkanlıklarını nelerin etkilediğini birden fazla faktör gösteriyor.
Yapılan bir araştırmada, otel konaklamaları sırasında düzenli uykusuzluk semptomlarının düzeldiğini bildiren bir grup insan incelendi. Araştırmacılar daha sonra ‘ev uykusuzluğundan kurtulma’ grubu ile ‘seyahat uykusuzluğu’ grubunu karşılaştırdı. Bulgular, ‘seyahat uykusuzluğu’ grubunun turistlerden ziyade iş amaçlı seyahat edenlerde yoğunlaştığını gösterdi. Bu durum, turistik amaçla yapılan konaklamaların yoğun toplantı ajandasına kıyasla rahatlama odaklı olmasının etkisi olduğu düşündürmektedir.
Araştırmalarda göze çarpan bir diğer çarpıcı sonuç ise gündüz insanlarının otellerde uykusuzluk semptomu bildirme olasılığının gece insanlarına göre daha yüksek olduğu yönünde. Gececiler, yeni bir ortama daha kolay uyum sağlamalarını sağlayan daha esnek bir uyku programına sahip olma eğilimindeyken gündüzcüler daha kontrollü olma ve düzenli programlara bağlı kalma eğiliminde oldukları için ‘jet lag’ ya da çevresel değişikliklere karşı daha duyarlı olabilirler.
Araştırmalar otel memnuniyetinin her iki grubun da bildirilen uyku kalitesini önemli ölçüde etkilediğini de gösteriyor. Çevresel değişikliklere karşı daha duyarlı müşteriler için güçlü bir yastık menüsünden ses ve ışık yalıtımına her anlamda doğru olanaklara sahip bir otel odasının uyku kalitesini iyileştirerek kesintileri azaltabileceği söylenebilir.